30 Ocak 2012 Pazartesi

O kendi vücudunun hapsindeydi herkes gibi...

re'y feveran-eskiz3
                                     
Hiç bir şey olamazken, akıl tohumu yerleşiverir yuvasına. tıpkı rahime düşen cenin gibi. hemen sele serpe 
büyüyemez, günler hatta haftalar alır büyüyüp gelişmesi.o herkes gibi değil, korkar işi düştüğünde gelişememekten , korkar azar işitmekten, en ufak şeye ağlar fakat belli etmez idi.. küsünce adeta hemen içine kaçıverir gölgesi bile. tek bir kelamın kurtarıcısıdır, hemen kurtarılabilir. fakat yine görmez kimse... o yine kafasını gömmüştür dizlerinin içine.hep asık surattı karşı tepede, lakin o bilmezdi henüz yaş 5'inde.atlardı, hatırındaydı, kucakta tepinişler. zıplardı belkide tepesine çıkardı hoyratça belkide gözlüklerini çekiştirirdi... elini tutardı eve gidene kadar belkide bir sakız yeterdi sevinmesine. mutluluk artık resimlerde, henüz yaş 1 bile olmamışken.mutluluk hep dikdörtgenler içinde sarılı vücudlarda, şaşkın gülümsemeler ve yahut donuk bakışlarda karşı tepeye. ve yaş kemale erdi, gözleri her zamankinden mağrur. ne gördüğünü ışıklar kapandıktan sonra görsede hatırlamaz idi.görüş gücü, ona hem uyuşukluk hemde hafıza kaybına uğratmış idi. ruhlar alemine geçmeden cenin içindeki yüce yaratana sonsuz huzurla seslenirken tek sahip ona sarılıverir. o artık başkalarını ne görür ne duyar nede konuşur idi...                  

26 Ocak 2012 Perşembe

24 Ocak 2012 Salı

-a bilmek.

Yapmak istiyorum ama yapa-mı-yorum.engel var ,basireti bağlanlamış daha doğrusu boynundan bağlanmış koyununun dolanıp kendini boğduğu anda ne hissediyorsa bende öyleyim. zurnanın zırt dediği yerdeyim.ayağım taşa takıldı yüzümü yere yapıştırmak üzereyim,elimi merdaneli makineye kaptırmış gibiyim (seksenler),ilk defa havayifişeki görmüş gibiyim, sarhoş olmaktan korkmuş gibiyim, beni bıraksalarda semaya artık özgür değilim...

21 Ocak 2012 Cumartesi

Zerre.

Bunu kimse anlatamaz..kenarı hep aynı biçimde yırtılmış kağıt,kitaplığıma günde en az iki posa kimlerin olup olmadığa bakmak...aylar,yıllar geçtikçe mantar panomdaki resimlerin azalmasıda neydi öyle tamda bir EYLÜL'ÜN  en güzel yağmurlu günlerin birinde hani. herkese hüzün veren bana neden haz verirki? oysaki ben, yüzüme değen su tanesine dahi tahammülüm yokken... nedir bu tezatlıklar, neyin nesi bu çelişkiler.yok belkide başımdan aşağı birden bardaktan boşalırcasına yağdığında yağmur,varlığımın hiç olmadığı kadar...gelmiş geçmiş herşeyi unutmalıyım! yaşadığım en büyük doygunluk,en büyük gerçeklik,herşeyi kapsayan reellik bile bu hazzın karşısında kendi benliğinde yok olmuş yine benden bile daha sefildir...

19 Ocak 2012 Perşembe

Düşünmezler...


Önümde kağıt, kalem olsun istedim şuan.saat 23.24 odamdan uzaktayım elimin altında mekanik kutu ve ben bununla yapamam. ki ayrıca ben gündüz ilede yapamam geceninde verdiği huzur ve enerjiden oluşan  zıt kutuplar her daim birbirlerini yerler onları izlemek benim tükenen kalemimle birşeyler karalamamdan daha güzel hani. rahata kavuşan ruhlar gökyüzünden yansıyan ışıkla arş-ı alaya gözden kaybolarak yükselirler ya benim huzurum ve enerjim de gecenin bir vakti öyle kenetleniyorlarki didişmekten  kendi benliğimde beni yanlız bırakıyorlar...ve o yüzden ben hayatımda bir şeyleri tam yapamamaktan hep eksik kalıcam. lakin insanlar böyle düşünemezler,dışardan yargılamak her zaman kolaydır.bunca şeyin arasında avuntumuz bunları iyiki kimsenin bilmiyor oluşuydu.fakat hala korkularımın %85 lik oranı halay kervanından el sallamayı da ihmal etmiyorlar hani...

18 Ocak 2012 Çarşamba

Bellek dediğin nedir ki gülüm?

İnsanlara bellek/beyin yönetmenin, psikolojik zayıflıklarının düzeltilmesinde verilen yardımcı metinler son senelerde hep gündemde.devir depresyon devri... eminim toplumun 10 kişisinden en az 5'i depresyon ilaçları kullanıyordur ve bütün iletişim kaynaklarında insan sorunlarının  hep arttığını ne yaptıklarını bilemediklerinden bahsedip duruyorlar.bu gibi durumlara bir çözüm bulmaya onları rahatlatmaya çalışıyorlar çok şükür...fakat ortada psikologların oluşturduğu bir kaos var, bu benim  kendi kanaatim! önceden beri gelen sinek avlama durumlarından ; insanları çıldırtmanın yolu ve bu ırkı dağıtmanın  yoluna harcadıkları zamanı keşke bir bütün olup birbirimizin kuyusunu kazmadan bir devrin yükselişini nasıl sağlarız hedefinde olsaydık.fakat birbirimizin beynini yemek daha kolay olsa gerek demekki. her batan bir işletim sisteminde 1'lik ve 0'lıklardan tepiştirilen bir yükseliş aşikar değil mi sizce? bu kendilerince oluşturulmuş rahatlatıcı bir sistem. evet kesinlikle...

Ben yaparım, ben bilirim...

Bugün şöyle köşe yazılarına baktım da bazı yazarlar sürekli milletin arkasını toplamakla meşkul daha önemli şeyler varken onlar lafa maruz kalan şahısların ki onların kimse umurunda değil,ben bildiğim doğruların yolunda giderim her sözümün arkasındayım tavrında olduğunu gözümüze sokmasına karşın üst zümre sosyal medyada ün kazanmış yazarların işi gücü yok:kendinden emin kimi kişilere ben destekçisiyim havasını vermesine ne gerek var.bunlar iki-üç paragraflık parçaladıkları edebiyatları ve yine sosyal medyadan sıkılmış ünlülerin sıkıntıları dolaylı yoldan dile getirerek onları pof poflayarak, beğenilerini dile getirmek ki kimse senin neyi beğenip beğenmediğini bilmek istemiyor. boşuna laf salatası yapıyorsun "bayan x."

16 Ocak 2012 Pazartesi

Kesinlikle aradan çıkan sansasyonellik mevcuttur. Fakat yinede istisnalar kaideyi bozmaz... 


Bayım.


Soğuğun verdiği başka birşey var.havanın verdiği mutluluk.caddede öylece kenerdaki masaya oturup şöyle bir içime çekivermek..bir neş'e bir huzur bir aşk yudumlanır sıcak nescafemle birlikte.gözümün önünde iki üç eğrinin bir yerde bütünleşip tıknaz biçimde duran çizilmiş varlığın ne olduğunu anlamaya çalışırken düşündürdükleri.. oturup oracıkta bunlarla boğuşmak! benim boş gözlerle biryere kitlenip kaldığımı gören insanlar ve onların düşünceleri hiçmi hiç umrumda değil.bu eylem bana müthiş haz verir sadece.bulunduğum zaman diiminde düşüncelerimi kağıda aktaracak vakit bile bulamazken unutmak korkusuyla.. dili olsada konuşsalar keşke ve düşüncelerimin ne olduğunu anlayıverseniz bayım...

Ve fonda yine caz tınıları kulağımı irdelerken çıkıverir amansız kelimeler düşüverir elimden...ve yine teşekkürü bir borç bilirim.

Malumunuz...

Sürekli bir uğraş bir arayış bir irdeleme peşindeyiz karpuzlarda var malum. Süreç içerisinde, göz atarken yada yeni kişilikleri didklerken rüzgarın götürdüklerinden ve getirdikerinden yararlanmaya bakarız ,sadece bakarız dogmatiğizdir.. Çünkü kendi etrafında bütünleşip birleştirdiklerimiz aklımızca kesinleştirdiklerimizdir.Takık oluşumuz, o dönemde ortaya savrulan içimizdeki dürtüyle fışkıran düşünce yetisidir.okudukça-yaşadıkça onunla aynı mobiüs şeridi oluruz...